CLOUD COMPUTING NEDİR?

Son zamanların insanlar için pek de somut olarak anlaşılamayan “cloud computing” kavramı nedir? Günlük hayatta da fazlasıyla kullanılan servisler cloud sistemlerine taşındıkça pek çok insanın aklında bu soru yankılanıyor. Sözlüksel anlamına bakıldığında karşımıza çıkan tanım: “Bir ağ üzerinde veri işleme görevlerinin paylaşılmasına, merkezi veri depolama ve bilgisayar hizmet ve kaynaklarına çevrim içi erişime izin veren internet üzerindeki büyük uzak sunucu grupları.” Kullanıcılar bu çevrim içi sunucular sayesinde verilere erişmek ya da belli başlı görevleri yerine getirmek için büyük lokal servislere ihtiyaç duymuyor.

Bu kavramın başlangıcına gidersek, aslında cloud kavramı ile birlikte zaman paylaşımı konseptinin 1950’li yıllara dayandığını görürüz. O dönemlerde bilgisayarlar fazla yer kaplayan pahalı makinelerdi. Bu nedenle çoğu şirket bu makineleri alacak güce sahip değildi. Bu problemi aşmak için ortaya bilgisayarların çalışma gücünü farklı kişilere kiralayıp yapılan işlemlerin maliyetini paylaşma fikri çıktı. Bu fikir birçok açıdan cloud computing kavramının arkasındaki temel konsept olarak günümüzde de geçerliliğini korumakta.

1970’lerin sonunda ortaya çıkan sanal makineler, bilgisayarlardaki zaman paylaşımı modelini yeni bir seviyeye taşıdı. Bu gelişme bilgi işlem ortamlarının tek bir yerde toplanmasını sağlamakla birlikte cloud computing kavramının bugün bildiğimiz ve kullandığımız hale gelmesindeki en önemli gelişmelerden biri oldu.

Cloud computing kavramının modern bağlamında ilk kez kullanan kişi olarak tanınan Profesör Ramnath Chellappa, 1977’de verdiği bir eğitimde bu kavramı bilgi işlemenin sınırlanırın teknik sınırlamalardan ziyade ekonomik gerekçelerin belirlediği bir bilgi işlem paradigması şeklinde açıklamıştır.  Fakat bu eğitimden birkaç ay önce, Compaq çalışanı olan bir grup paylaştıkları bir iş planında bilgi işlemin evrimi hakkındaki tartışmalarında cloud computing kavramından bahsetmişlerdir. Bu kavramın kaynağının nereden geldiği biraz tartışmalı bir konu olsa da modern cloud kavramının IT endüstrisinde yaygın bir şekilde kullanımı 1990’lı yılların ortalarını bulmuştur.
 

MODERN GELİŞMELER

2006 yılında Amazon, Amazon Web Services (AWS)’yi piyasaya sürdü. Bu servis, depolama gibi birçok bilgisayar işlemini cloud üzerinde yapmaya imkan sağladı. Servisin piyasadaki ilk günlerinde kullanıcılar bilgisayar gücü ya da depolama alanlarını saatlik periyotlarla kiralayabiliyorken günümüzde analitik, yazılım, mobil servisler gibi 70’ten fazla servis imkanı sunuyor. AWS, 190 ülkede 1 milyondan fazla kişi tarafından kullanılıyor. Netflix, AOL gibi büyük şirketler kendilerine ait veri merkezlerine sahip olmak yerine özellikle AWS’yi kullanmayı tercih ediyor. Amazon Web Services, sadece 2017 yılında 18 milyon dolarlık bir kazanç elde etti.

Microsoft, Google gibi başlıca şirketler de AWS ile rekabet için hemen sonrasında piyasaya Azure, Google Cloud gibi sistemleri sürse de, bulut altyapısında 2017 raporlarına göre Azure %20, Google %12’lik bir paya sahipken Amazon piyasada %62’lik bir market payına sahip. Amazon her ne kadar market payı konusunda diğer rakiplerine göre önde olsa da Microsoft ve Google önceki yıla göre kendi paylarını büyütürken AWS bir düşüş yaşadı.

AWS kurumsal alanı ne kadar domine etse de, tüketici tarafından bakıldığında, Dropbox, iCloud, Google Drive gibi servisler fotoğraf, belge gibi dosyaları depolama amacıyla daha çok tercih ediliyor. Küçük depolama alanına sahip cihazların kullanımı arttıkça bulut tabanlı depolama ihtiyacı daha da artış gösterdi. Bulut sistemlerinin tam olarak ne olduğu pek anlaşılamasa da neredeyse her kullanıcı günlük hayatında en az bir bulut servisi kullanıyor. Bulut altyapı olmadan geliştirilmesi pek mümkün olmayan uygulamalara izin veren bulut sistemleri, mobil ekonominin büyümesinde önemli bir etken oldu.
 

GÜVENLİK ENDİŞELERİ

Bulut sistemlerinin ne kadar avantajları yanında bazı güvenlik problemleri de teşkil ediyor. Bulut üzerinde depolanan verilere uzaktan erişilebilmesi kullanıcıları bulut sistemlerini kullanmaya ne kadar çekse de kullanılan sistemde yeterli güvenlik protokolleri sağlanmamışsa, verilere uzaktan erişim imkanı aynı zamanda bulut sistemlerinin güçsüz bir yanı olabiliyor. Amazon S3 servisinin internet üzerinde güvensiz bir şekilde bırakılıp kullanıcıların kişisel bilgilerinin farklı kaynaklara yayılmasıyla ilgili fazlasıyla hikaye haberlerde paylaşılmıştı. Bu endişelere rağmen, bulut sistemleri piyasadaki yerini kaybetmek yerine siber güvenlik uygulamalarının insanlar tarafından online ortamda saklanan verilerini daha güvenli şifreler ve 2 faktörlü ya da şifreleme gibi kimlik doğrulama yöntemleri ile korumak amacıyla daha çok kullanılmasının önünü açtı.

Bulut sistemlerinin kullanıcılar tarafından benimsenmesi, günümüzün mobil dünyasında kaçınılmazdı. Bilgi işlem gücü ve depolamaya olan ihtiyaç çoğu şirket ve kullanıcılar için pahalı bir problem iken bulut sistemlerine geçiş kullanıcılar üzerindeki yükleri azalttı. Bir pazarlama terimi olarak ortaya çıksa da günümüz bilişim dünyasında bu sistemler önemli bir gerçek. Mobil ortama geçiş hızla devam ettikçe ve nesnelerin interneti (IoT) bir sektör olarak büyümeye devam ettikçe bulut sistemleri de büyümesini sürdürecektir.

Gülşah ÇİLİNGİROĞLU
Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Öğrencisi

 




Eğitimlerle ilgili bilgi almak ve diğer tüm sorularınız için bize ulaşın!

İlgili Eğitimler

Son Blog Yazılarımız

Sitemizi kullanarak çerezlere (cookie) izin vermektesiniz. Detaylı bilgi için Çerez Politika'mızı inceleyebilirsiniz.